Türk Ticaret Kanunu’nun ‘Sermayenin kaybı, borca batık olma durumu’ başlıklı 376’ncı maddesinin (3)’üncü fıkrası uyarınca ‘Şirketin borca batık durumda bulunduğu şüphesini uyandıran işaretler varsa, yönetim kurulu, aktiflerin hem işletmenin devamlılığı esasına göre hem de muhtemel satış fiyatları üzerinden bir ara bilânço çıkartır. Bu bilânçodan aktiflerin, şirket alacaklılarının alacaklarını karşılamaya yetmediğinin anlaşılması halinde, yönetim kurulu, bu durumu şirket merkezinin bulunduğu yer asliye ticaret mahkemesine bildirir ve şirketin iflasını ister.’
‘Borca batık olma’ kavramı şirket aktifleri-yıllık bilançoda olduğu gibi defter (iktisap) değeriyle değil, fakat gerçek, daha açıkçası olası satış değeriyle değerlemeye tabi tutulsalar bile alacaklıların alacaklarını alamamaları, yani şirketin borç ve taahhütlerini karşılayamaması demektir. Bu bağlamda borca batık durumda olmanın işaretleri, yıllık bilançodan, aylık, 3 aylık ve 6 aylık hesap durumlarından, denetçinin, erken teşhis komitesinin raporlarından ve/veya yönetim ile yönetim kurulunun belirlemelerinden ortaya çıkabilir.
İflas kararının verilmesinden önce şirketin açığını karşılayacak ve borca batık durumunu ortadan kaldıracak tutardaki şirket borçlarının alacaklıları, alacaklarının sırasının diğer tüm alacaklıların sırasından sonraki sıraya konulmasını yazılı olarak kabul etmiş ve bu beyanın veya sözleşmenin yerindeliği, gerçekçiliği ve geçerliliği yönetim kurulu tarafından iflas isteminin bildirileceği mahkemelerce doğrulanmışsa borca batıklıktan bahis edilemez.
Aksi takdirde mahkemeye bilirkişi incelemesi için yapılmış bulunan başvuru, iflas bildirimi olarak kabul edilir.
Diğer yandan aynı kanun maddesinin (1)’inci fıkrası hükmü gereği ‘son yıllık bilânçodan, sermaye ile kanuni yedek akçeler toplamının yarısının zarar sebebiyle karşılıksız kaldığı anlaşılırsa, yönetim kurulu, genel kurulu hemen toplantıya çağırır ve bu genel kurula uygun gördüğü iyileştirici önlemleri’ sunar. Bu hükmün uygulanabilmesi için, kanuni yedek akçeler dışındaki açık yedek akçelerle de zararın kapanmış olması ve arta kalan zararın sermaye ile kanuni yedek akçeler toplamının yarısını geçmesi gerekir.
Sermaye terimi ile bilânçodaki sermaye kalemi altında yer alan esas sermaye ve kayıtlı sermaye sisteminde çıkarılmış sermaye; kanuni yedek akçe ile Türk Ticaret Kanunu’nun 519’uncu maddesinde yer alan akçeler ifade edilmektedir.
‘Son yıllık bilânçoya göre, sermaye ile kanuni yedek akçeler toplamının üçte ikisinin zarar sebebiyle karşılıksız kaldığı anlaşıldığı takdirde, derhal toplantıya çağrılan genel kurul, sermayenin üçte biri ile yetinme veya sermayenin tamamlanmasına karar vermediği takdirde şirket kendiliğinden sona erer.’ (TTK Md: 376. f. 2)
Kanun maddesinde de hükmen bağlandığı üzere son yıllık bilânçoya göre sermaye ile kanuni yedek akçeler toplamının üçte ikisinin zarar sebebiyle karşılıksız kalması halinde toplantıya çağırılan genel kurula yönetim kurulunun çözüm olanaklarını da sunması gerekmektedir. Bu bağlamda sermaye artırımı, bazı üretim birimlerinin veya bölümlerinin kapatılması ya da küçültülmesi, iştiraklerin satışı, pazarlama sisteminin yeniden yapılandırılması ya da küçültülmesi, iştiraklerin satışı ve benzeri şekillerde öneriler genel kurulda tartışılabilinir. Ayrıca Türk Ticaret Kanunu’nun 378’inci maddesi uyarınca kurulması öngörülen ‘Riskin Erken Saptanması’ komitesince belirlenen ve önerilen önlemler ile de söz konusu olumsuzluğun aşılması mümkün olabilir.
Her şeyden önce kanuni yedek akçeler dışındaki açık yedek akçelerle de zararın kapatılması mümkündür. Bu gibi durumlarda açık yedek akçelerle zararın kapatılması halinde arta kalan zarar varsa arta kalan zararın sermaye ile yedek akçeler toplamının yarısını aşması halinde, ortaya çıkan bu durumun da giderilebilmesi için genel kurula öneri sunulması kaçınılmaz olmaktadır.
Türk Ticaret Kanunu’nun 377’inci maddesinde de hüküm altına alındığı üzere ‘Yönetim Kurulu veya herhangi bir alacaklı yeni nakit sermaye konulması dâhil nesnel ve gerçek kaynakları ve önlemleri gösteren bir iyileştirme projesini mahkemeye sunarak iflasın ertelenmesini isteyebilir.’
Eğer borca batıklığın giderilebilmesine yönelik önlemler olağanüstü genel kurulda karara bağlanıp, uygulamaya konulursa iflas istemine gidilmez. Kanunun 376’ncı maddesinin (3) fıkrası mahkemeye başvuru zorunluluğunu ortadan kaldırabilecek bir yenilik getirmiştir.
Şirketlerde yedek akçeler, şirketlerin geleceği açısından ayrı bir önem arz etmektedir. Bu nedenle söz konusu yedek akçe ayırımının mevcut hukuki düzenlemeye uygun yapılması gerekmektedir.
KAYNAK: Veysi SEVİĞ/ITO G./26.11.2012