Kış mevsiminin en büyük özelliği; kendine özgü hastalıkları da beraberinde getirmesidir. Bu dönemde milyarlarca mikrop havada uçuşuyor, virüsler ve serbest radikaller her gün vücuda hücum ediyor. Dolayısıyla bizi hastalıklardan korumakla görevli bağışıklık sistemimizin aylarca sürecek olan savaşı da başlıyor. Kış mevsiminde vücut ısısının dengesini koruyabilmek için daha fazla enerji harcamak zorunda kalırız. Bu ihtiyaç karşılanmadığında vücut direnci düşmekte ve hastalıklara yakalanma kolaylaşmaktadır. Bu nedenle kış mevsiminde solunum sistemi bulaşıcı hastalıkları daha sık görülmektedir. Soğuk, rüzgar, hava kirliği, düşük nem ve kapalı ortamlarda yaşama zorunluluğu sivilce, sedef, egzama gibi cilt hastalıklarını artırır, soğuk hava ve düşük nemin cildi kurutarak çatlamasına ve kepeklenmesine neden olur, böylece cildin yaşlanması da hızlanır. Kış mevsimini sağlıklı geçirmek için bağışıklık sistemimizi güçlendirmemiz gerekiyor. Güçlü bir savunma mekanizmasının temeli ise öncelikle yeterli ve dengeli beslenmedir. Kış mevsiminde hangi besinlere ağırlık vermemiz, nelerden kaçınmamız gerekiyor?
C VİTAMİNİN ÖNEMİ
Dünya Sağlık Örgütü, antioksidan etkiye sahip olduğu için günde 5-9 porsiyon sebze meyve tüketmemiz gerektiğine dikkat çekiyor. Bu nedenle soframızda sebze ve meyveleri eksik etmemeliyiz. Özellikle de C vitamini bakımından zengin olanlarını. Çünkü C vitamini bakterilere karşı savaşan savunma hücrelerine nüfuz ediyor ve vücudu zararlı maddelere karşı koruyor. Bu sayede enfeksiyonlara yakalanma riskini azaltıyor, enfeksiyon oluşmuşsa da hastalığın daha kısa sürede atlatılmasını sağlıyor.
Kış mevsiminde C vitamininin yanı sıra antioksidan özelliğe sahip A ve E vitaminlerine de daha fazla ihtiyacımız olacaktır. Antioksidanlar hücrelerdeki oksitlenmeyi önleyen maddeler olarak nitelendiriliyor. Bunu vücudumuzdaki bazı enzimleri artırıp savunma mekanizmanızı daha da güçlendirerek gerçekleştiriyorlar. Böylece bağışıklık sistemimiz güçleniyor ve bu sayede vücut direncimiz artıyor.
BOL BOL SU İÇMELİ
Kış mevsiminde bol sıvı tüketimi sağlığımız açısından büyük rol oynuyor. Suyun, vücutta gerçekleştirdiği pek çok önemli işlevi var: Su, toksinlerin vücuttan atılmasını sağlıyor, dolaşım ve boşaltım sistemini düzene sokuyor. Kaybedilen mineralleri vücuda kazandırıyor, cilde canlılık veriyor. En önemlisi de bağışıklık sistemini güçlendiriyor ve yeni hücre üretimini hızlandırıyor. Dolayısıyla her gün 2.5-3 litre sıvı almayı ihmal etmeyelim. Günde 8-10 bardak su içip, bol sebze meyve tüketerek sıvı ihtiyacınızı karşılayabilirsiniz.
NANE–LİMON-HATMİ ÇİÇEĞİ
Grip ve soğuk algınlığında etkili yöntemlerden biri de bitkisel çaylar içmek.
C vitamini yönünden zengin olan kuşburnu, bağışıklık sistemini güçlendiren etkisiyle özellikle gribe karşı son derece etkili. Soğuk havalarda mutfağınızda bulundurmanız gereken bir diğer bitki de adaçayıdır. Ihlamur balgam söktürüyor ve vücudun terlemesini sağlıyor. Zencefil, rezene, anason, kekik otu, ağaç hatmisi gibi bitkiler de soğuk algınlığı ve gribe karşı son derece yararlı. Ancak bu çayları yan etkilerine karşı günde 1-2 fincandan fazla tüketmemeliyiz. Pek çoğumuz kış mevsiminde yarar sağladığı düşüncesiyle çayımıza limon ilave ediyoruz ama bu noktada unuttuğumuz bir şey var; C vitamini sıcak ortamda etkisini yitiriyor. Dolayısıyla limonu ılık çayla birlikte ya da ayrı tüketmemizde yarar var.
FİTOKİMYASALLAR
Bu mevsimde sebze ve meyvelere renk veren fitokimyasallar bağışıklık hücrelerini uyaran ve hastalıklarda iyileşme sürecini kısaltan etkiye sahiptir. Ancak fitokimyasal maddeleri tek başına vitamin mineral preparatlarıyla alamayız, farklı renklerde bol sebze ve meyve tüketmenin önemi burada da karşımıza çıkıyor.
* * *
Kışın neden kilo alırız?
BAZAL metabolizma; vücudunuzun ihtiyacı olan asgari enerji miktarının değiştiği kış aylarında vücut ısımız ile düşmeye başlar. Ayrıca Mevsimsel Stres Sendromu’ndan dolayı yemek yeme isteğimiz de artarak yüksek enerji veren karbonhidratlı ve yağlı gıdalar tüketimi artar. Bunun sonucunda mutluluk hormonu olan endorfin salınımı artar ve biz yemeye devam ederiz. Aldığımız kilolara günlük fiziksel aktivite azlığı da eklenirse obezite sorunu baş gösteriyor. Havanın soğumasıyla birlikte fiziksel aktiviteler azalmaya başlıyor. Ayrıca unlu gıda tüketimi artıyor ve bağırsakların çalışmasında önemli rolü olan lifli yiyecekler ise daha az yeniliyor. Tüm bunların sonucunda pek çok kişinin ortak sorunu olan kabızlık gelişmeye başlıyor. Hem kış mevsimini sağlıklı ve zinde geçirmek hem de kabızlık sorunuyla karşılaşmamak için soframızda lifli besinlere ağırlık vermeliyiz.
* * *
Az yağ bol protein
KIŞ mevsiminde hastalıklardan korunmak için yağ tüketimini azaltmamızda fayda var. Çünkü aşırı yağ tüketimi vücuttaki bağışıklık sistemini olumsuz etkileyerek hastalıklara yakalanma riskimizi artırıyor. Bir başka olumsuz yönü de, hastalık süresini uzatmasıdır. Bir başka önemli nokta ise beslenmenizde protein tüketimini artırmak. Çünkü bağışıklık hücrelerinin neredeyse yüzde 90’ı kaynağını proteinden almaktadır.
* * *
Kışın soğuk yüzü: Depresyon
KIŞIN gelmesi hafif bir depresyona, hareket kısıtlılığına, metabolizmada yavaşlamaya yol açar. Kış aylarında D vitaminin en zengin kaynağı olan güneş ışınlarından da mahrum kalıyoruz. Güneşi az görme yaşam enerjimizi düşürüyor. Güneşli günleri fırsat bilip biraz dışarı çıkmak, yürüyüş yapmak mutluluk hormonunu artıracaktır. Stres, depresyon, aşırı yorgunluk, mutsuzluk savunma sistemini düşürüyor. Bu yüzden mümkün olduğunca stresten uzak kalmak gerekiyor. Depresyon belirtilerini fark ediyorsanız, hemen bir uzmana başvurmalısınız.
* * *
Stresimizi azaltacak besinler
KIŞ mevsiminin depresifliğini yenmek için mutluluk ve enerji verici besinlere beslenme planımızda sağlıklı miktarlarda yer vermeliyiz. Magnezyum ve potasyumdan zengin muz, C vitamini deposu taze sıkılmış portakal suyu ve omega-3 zengini cevizi ara öğünlerinizde yediğinizde stresi yenmemize yardımcı olacaktır. Vücutta endorfin salgısı başlatan acı kırmızı biber ve sinir sistemine içerdiği B vitaminleri ile iyi gelen tam tahıl ürünleri ise ana öğünlerimizi süsleyerek kış mevsiminde yaşanılan psikolojik karmaşayı geride bırakmamızı sağlayacaktır.
KAYNAK:Dr. Meral Seyman /ITO GAZETESİ/24 2.2012