Genel Sağlık Sigortası SGK İşveren Rehberi

İşçinin rapor parası alması için "çalışmadı" bildirimi şart

SGK, 12.05.2010 tarihli Resmi Gazete’de yeni bir tebliğ yayınladı. Tebliğ özetle, sağlık raporu alan işçilere istirahat paralarının ödenebilmesi için, işverenlerince, kuruma raporlu oldukları sürelerde işyerinde çalışmadıklarına dair elektronik ortamda bildirimde bulunma yükümlülüğü getirmekte. Tebliğin yansımaları devam ediyor. Etmeye de devam edecek. Çünkü getirilen yükümlülüğe riayet etmeyenlere uygulanacak idari para cezası çok yüksek. Her fiile uygulanacak ceza beş asgari ücret tutarında. Biz bunu “SGK’dan orantısız güç kullanımı” olarak nitelendirmiştik.
Gerçekten de kaçak işçi çalıştıran işverenlere bile bu kadar ceza uygulanmıyordu. Yine konulan cezanın kanuni dayanağı olarak 5510 sayılı Kanunun 102. maddesinin birinci fıkrası(i) bendi gösterilmişti. Biz ise ısrarla bu maddenin kanuna başka bir amaçla konulduğu, bu suç için uygulanamayacağı iddiasındayız. Kanunun o düzenlemesi, kurumun kayıt dışı istihdam servislerine bilgi göndermesi gerektiği halde göndermeyen kişiler ile kurum ve kuruluşlara uygulanacak yaptırımı göstermektedir. Sadece maddede sözü edilen “kurumun istediği bilgi ve belge” kavramından hareket ederek işverenlere beş asgari ücret tutarında ceza uygulanamaz görüşündeyiz. Üstelik ceza hukukunda kanunilik ilkesi var. Kanunda açıkça tanımlanmayan bir suç için ceza uygulanamaz. Kıyas ve yorum yaparak ceza uygulamasını genişletemezsiniz. Yine ceza hukukunda suçların işlenme sıklığına ve sonucunun ağırlığına göre ya da kasıtla veya taksirle işlenmesine göre ceza miktarları yükselir. Taksirle ve daha sık işlenen, sonuçları da hafif olan suçların cezası da hafif olur. Ya da tersi kasten ve seyrek işlenip sonuçları da ağır olan suçların cezaları ise yüksektir. Raporlu işçi için çalışmadı bildirimlerini vermemek sıkça ve çoğu kez de hataen işlenip kuruma zararları çok az ya da kolayca telafi edilebilir suçlardır. Kısacası bu bildirimin yapılmamasına ille de ceza uygulanacaksa bunun için hem 5510 sayılı kanunun 102. maddesinde ek düzenleme yapılması hem de yarım asgari ücret gibi daha düşük tutarlı bir ceza konulması gerekirdi.

TEBLİĞİN GETİRDİKLERİ
Daha önceki yazılarımızda, üzerinde durduğumuz bir konu da bürokrasiyi azaltma adına atılacak adımlarda dikkatli olunmasıydı. Buna örnek olarak da kaldırılan vizite kağıdı uygulamasını vermiştik. Demiştik ki provizyon sistemin uygulanmasıyla birlikte vizite kağıdı, sadece işverenlerin sigortalılarını takip etme fonksiyonunu icra etmekte. Oysa vizite kağıdının kaldırılması bürokrasinin azaltılması açısından büyük bir adım olarak sunulmuştu. 01.04.2010 tarihinde yürürlüğe giren yeni Sağlık Uygulama Tebliği(SUT) sadece vizite kağıdını değil, sigortalılar için hem işgöremezlik belgeleri hem de işbaşı kağıtlarını da uygulamadan kaldırmıştı.
Ardından 12.05.2010 tarihli tebliğ ile işverenlere, sigortalıların istirahat paralarını alabilmeleri için, sigortalılık niteliklerinin devam ettiği, son üç aylık kazançları ve rapor süresinde işyerinde çalışmadıklarına dair taahhüt belgesini elektronik ortamda kuruma gönderme yükümlülüğü getirildi. Bu bildirim en geç, istirahat süresinin bitim tarihinden itibaren beş gün içinda yapılacak.
Süresi 10 günü aşan raporlarda, her on günlük periyotta da bildirim tekrarlanacak. Biz de önceki yazımızda bunun, işveren ve mali müşavirlerin iş yükünü artırması ile uygulanacak para cezasının yanlış ve yüksek oluşu üzerinde durmuştuk. Gelen tepkiler sonrasında bu defa 2010/66 sayılı genelge yayınlandı. Genelge bakın uygulamada ne gibi değişiklikler getiriyor.

GENELGEDE DEĞİŞİKLİKLER
Öncelikle genelge, 2010 yılı SUT’i ile kaldırılan ve hekim tarafından düzenlenen İşgöremezlik Belgesi ile Çalışabilirlik (İşbaşı) Belgesi’ni geri getirmekte. 01.04.2010 tarihinde bürokrasinin kaldırılması yönünde atılan bir adım geri alınmış oldu. Üstelik daha önceden Resmi Gazete’de yayınlanan bir tebliğ ile getirilip kaldırılan bir yükümlülük, Resmi Gazete’de yayınlanmayan kurum genelgesi ile konulmuş oldu. Fakat vizite kağıdı uygulamasına dönüş yok. Ancak bu defa da başka sorunlar ortaya çıkıyor.
Sağlık tesisleri sigortalıların istirahat belgelerini kurum ünitelerine topluca göndermek zorunda. Burada belgelerin hangi kurum ünitesine gönderileceğinin tespiti sorunu ortaya çıkıyor. Özellikle de büyük şehirlerde. Çünkü istirahat belgesinin sigortalının çalıştığı işyerinin görev bölgesindeki kurum merkez müdürlüğüne gönderilmesi gerekiyor. Sigortalı vizite kağıdı getirmediği için, hekimin rapor yazarken işyeri adresini ve hangi merkez müdürlüğü görev bölgesinde olduğunu tespit etmesi gerekecek. Üstelik kurum son dönemlerde yeni yeni merkez müdürlükleri kuruyor. Sayı arttıkça karışıklık da artacak. Genelge tespit görevini raporu yazan doktora veriyor. Sigortalıya işyerinin adresini ve hangi merkez müdürlüğü görev bölgesinde olduğunu sorup öğrenmesi ve istirahat belgesine muhakkak yazması gerekiyor. İşte bu noktada koptum. Çünkü en son ilaç yazdırdığımda eczane ile aile hekimi arasında kaşe eksikliği, teşhis ve dozaj açıklaması gibi nedenlerle üç kez gelip gitmiştim. Doktor ve sigortalıların vay haline.

Ceza öncesi ihtar SGK’da bir ilk
Genelge, tebliğ ile getirilen idari para cezalarında da çok önemli değişiklikler yapıyor. Öncelikle kurum cezaları doğrudan uygulayamayacak. Önceden işverenlere ihtar yazısı gönderilmesi gerekiyor. Ama cezanın dayanağı olan 5510 sayılı kanunda ceza öncesi ihtara ilişkin hiçbir düzenleme yok. Eğer 5510 sayılı kanunun 102. madde birinci fıkrası i bendi bu yaptırım için doğru bir kanun hükmüyse ki biz doğru olmadığını düşünüyoruz. O zaman kanunda yer almayan bir ihtar koşulu genelge ile getirilmiş oluyor. Kurum ceza öncesi yazılı ihtar uygulayacaksa o zaman 102. maddedeki tüm yükümlülük ve cezalarda uygulamalıdır. Yarın mahkemeler 102. maddeki diğer cezalar için ihtar etme ön şartı yerine getirilmediği gerekçesiyle iptal kararı verirse hiç şaşmam.
Genelgede işverenlerin 10’ar günlük bildirim yükümlülüğü de sigortalının seçimine bırakılıyor. Eğer sigortalı rapor parasını onar günlük dönemlerle almak istiyorsa işverenine bunu bildirecek. İşveren de çalışmadı bildirimlerini on günde bir vermek zorunda kalacak. Aksi halde rapor sonunda tek bildirim yeterli. Al sana sigortalılarla işverenler arasında yeni bir çatışma alanı.

BAKALIM NE OLACAK
Sahi 12.05.2010 tarihli tebliğin amacı neydi. İşverenlerin çalışmadı bildirimlerini aksatması nedeniyle sigortalıların alması gereken istirahat paralarındaki birikimi gidermekti. Genelge işi zaten başından aşmış durumdaki kurum birimlerine bildirimleri yapmayan işverenleri tespit etmek, bunlara ihtar göndermek, sonuçlarını takip edip bu defa ceza göndermek gibi iş yükü ve bürokrasi doğurmakta. Kaldı ki pek çok işyerinde işverenler sigortalının maaşını tam olarak ödediği için istirahat paraları alınmamakta kurumun emanet hesabında beklemekteydi. Tebliğ sonrasında kurumun istirahat giderlerinde artış da olacaktır. Bakalım bu işin sonu nereye kadar gidecek.

Kaynak:Celal Kapan/Yeni Asır/08.06.2010

Paylaşabilirsiniz

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir