Katma Değer Vergisi Kanunu’nun 39’uncu maddesi ‘vergilendirme dönemi’ başlığını taşımaktadır. Maddenin birinci fıkrası uyarınca ‘… vergilendirme dönemi, faaliyet gösterilen takvim yılının üçer aylık dönemleridir. Ancak, Maliye Bakanlığı mükelleflerin yıllık gayrisafi hasılatlarına göre üç aylık vergilendirme dönemi yerine birer aylık vergilendirme dönemi tespit etmeye yetkilidir.’
Katma Değer Vergisi uygulamasına yönelik olarak yayımlanan 3 Seri No’lu Tebliğ ile satın aldıkları malları olduğu gibi veya işlendikten sonra teslim edenlerde satış tutarlarına, hizmet ifaları ile uğraşanların ise iş hasılatını dikkate alarak aylık vergilendirme dönemine tabi olmaları öngörülmüş (KDV Genel Tebliğ Seri No:3, 08.12.1984 gün ve 18599 sayılı R.G), bilahare 14 Seri No’lu Genel Tebliğ ile de Katma Değer Vergisi’ne tabi mükelleflerin tümünün 1 Ocak 1985 tarihinden itibaren birer aylık vergilendirme dönemine tabi olması uygun görülmüştür. (KDV Genel Tebliğ, No:14, 27.06.1985 gün ve 18794 sayılı Resmi Gazete)
Katma Değer Vergisi Kanunu’nun ‘Vergi İndirimi’ başlıklı 29’uncu maddesinin ikinci bendi uyarınca ‘Bir vergilendirme döneminde indirilecek Katma Değer Vergisi toplamı, mükellefin vergiye tabi işlemleri dolayısıyla hesaplanan Katma Değer Vergisi toplamından fazla olduğu takdirde aradaki fark sonraki dönemlere devrolunur ve iade edilmez.’ Aynı düzenleme gereği olarak ‘Bakanlar Kurulu tarafından vergi nispeti indirilen teslim ve hizmetin gerçekleştiği vergilendirme döneminde indirilmeyen ve tutarı Bakanlar Kurulunca tespit edilecek sınırı aşan vergi, bu mükelleflerin vergi ve sosyal sigorta prim borçları ile genel ve katma bütçeli idareler ile belediyelere olan borçlarına ya da döner sermayeli kuruluşlar ile sermayesinin yüzde 51’i veya daha fazlası kamuya ait olan veya özelleştirme kapsamında bulunan işletmeler ile organize sanayi bölgelerinden temin ettikleri mal ve hizmet bedellerine ilişkin borçlarına mahsuben ödenir. Yılı içinde mahsuben iade edilmeyen vergi nakden iade edilir.’
Katma Değer Vergisi Kanunu’nun 29’uncu maddesinin yukarıya aktarılan 2. bendi hükmü uyarınca teslim ve hizmetin gerçekleştiği vergilendirme döneminde indirilemeyen (indirim yoluyla telafi edilemeyen) verginin aynı yıl içinde mahsuben, ertesi yıl içinde ise kalanın nakden ya da mahsuben iadesi öngörülmüş olup, söz konusu öngörünün önemli özelliklerini aşağıdaki şekilde sıralayabiliriz.
* İade her bir vergilendirme dönemi için ayrı ayrı (aylar itibariyle) müstakilen hesaplanacak.
* Yıl içinde sadece mahsuben, ertesi yıla kalan için ise nakden ya da mahsuben iade imkanı var.
* Gerek yıl içi mahsuben, gerekse yılın tamamı için ertesi yıl nakden/mahsuben iade işlemi aynı şekilde gerçekleştirilecek olup, hesaplamada hiçbir farklılık söz konusu olmayacak.
* İndirim yoluyla telafi edilemeyen verginin nakden ya da mahsuben hesabında iade çıkmayan dönemler için daha açıkçası hesaplanan Katma Değer Vergisi’nin yüklenilen Katma Değer Vergisi’nden fazla olduğu durumlarda herhangi bir işlem yapılmayacak. Bu bağlamda da sonraki dönem iadenin tenzili (indirilmesi) yoluna gidilmesini gerektiren hiçbir düzenleme olmadığından herhangi bir indirim konusu da olmayacak. Gerçekte iade hesabının her bir vergilendirme dönemi için ayrı ayrı yapılması yani her ay için müstakilen hesaplanması zorunludur. Çünkü yukarıda da belirttiğimiz gibi Katma Değer Vergisi aylık vergilendirme dönemleri itibariyle dikkate alınan bir vergi olup, uygulamada bazı aylar ödenecek Katma Değer Vergisi çıktığı gibi yine bazı aylarda da devreden Katma Değer Vergisi çıkabilmektedir.
Mevcut kanuni düzenlemeler çerçevesinde, Katma Değer Vergisi Kanunu’nun 29. maddesinin ikinci bendinde indirim yoluyla telafi edilemeyen Katma Değer Vergisi’nin iadesi öngörülmüş olup, telafi edilen dönem için iade hesaplanmayacağı açıklanmış, ancak telafi edilen dönemdeki tersine oluşan farkın tenziline (indirimine) ilişkin bir düzenlemeye yer verilmemiştir. (Daha fazla bilgi için Kırıktaş, İlhan ‘119 No’lu Tebliğde Düzeltilmesi Gereken Hususlar’ Vergi Dünyası, Ekim 2012, Sf:45-53)
Ticari yaşamda zararına yapılan satışlarla henüz teslimi gerçekleşmediği için yansıtılamayan Katma Değer Vergisi, mükellefin üzerinde kalmaktadır. Bu bağlamda da zararına satışlar büyük bir olasılıkla mükellefin piyasa koşullarına yönelik uyumsuzluğundan kaynaklanmaktadır. Stok nedeniyle oluşan yük de işletme sahibinin kendisine özgü ekonomik olayları değerlendirmesinden dolayı ortaya çıkmaktadır. Oysa indirimli oranlı satış ve teslimlerde işlemi gerçekleştirenin iradesi dışında alınan kararlara dayalı olarak normal orandan daha düşük oranlı teslimler nedeniyle, işlemleri gerçekleştirenlerin üzerinde kalan Katma Değer Vergisi vardır. Bu yükün 2012 yılında 15 bin 800 TL.’si de mükellefe iade edilmemektedir.
119 sayılı Katma Değer Vergisi Genel Tebliğ ile indirimli orana tabi işlemlere ilişkin iadenin hesabında olumlu ya da olumsuz farklar kümülatif olarak dikkate alınmış, aylık olarak yapılması gereken hesaplamaların yıllık olarak yapılması gereken hesaplamaların yıllık olarak yapılması öngörülmüştür. Bu uygulama yöntemi mevcut düzenleme ile örtüşmemektedir.
KAYNAK: DR VEYSİ SEVİĞ/ITO/19.10.2012