Acil sağlık hizmetlerini alan kişilerin tedavi giderlerini karşılayamadığı için rehin tutulduğu, hastadan senet alınmaya çalışıldığı, para bulmak için yakınlarının zorlandığı günlerin –hafızamızı zorlamadan- çok gerilerde olmadığını hatırlayacağız. Hatta bu olaylar, gazete haberleri arasında kendine sıkça yer bulurdu.
Sorunun toplumsal boyutu gözönüne alınarak; “Hiçbir sağlık kuruluşu acil olarak gelen hastalara yeterli personeli veya donanımı olmadığı, ilgili birimi veya boş yatağı bulunmadığı, hastanın sağlık güvencesi olmadığı ve benzeri sebepler ile gerekli acil tıbbi müdahaleyi yapmaktan kaçınamayacağı”, Başbakanlık genelgesi ile getirildi. Böylece, acil sağlık hizmetinden yararlananlardan sosyal güvencesi bulunan kişilerin hizmet bedeli Sosyal Güvenlik Kurumu’ndan, herhangi bir sağlık güvencesi olmayan vatandaşlardan ödeme gücü bulunmayanların ise sağlık kuruluşunun bulunduğu ilin Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Vakfı’ndan talep edilmesi öngörüldü.
Bu genelgeye rağmen aradan geçen süre içinde bir kısım sorunlar yaşansa bile Türkiye’nin “acil hizmetler” konusunda bir hayli yol aldığını söyleyebiliriz. Eksiklikleri, aksaklıkları yok mu? Elbette ki var; ancak ortada işleyen bir sistem de var.
Acil sağlık hizmetleri Sağlık Bakanlığı tarafından çıkarılıp yürütülen Acil Sağlık Hizmetleri Yönetmeliği ile düzenlenmiştir. “Acil hastalık ve yaralanma hallerinde, konusunda özel eğitim almış ekipler tarafından, tıbbi araç ve gereç desteği ile olay yerinde, nakil sırasında, sağlık kurum ve kuruluşlarında sunulan tüm sağlık hizmetleri”, acil sağlık hizmetleri olarak kabul edilmektedir. Bu kapsamda, “sağlık hizmeti sunan kamu kurum ve kuruluşları ile özel hukuk tüzel kişileri ve gerçek kişiler tarafından, yataklı tedavi kuruluşları bünyesinde yer alan acil servisler” kurulmuştur.
Acil olaydan hastaneye götürülünceye kadar hastaya “ilkyardım” ve “acil yardım” yapılır. İlkyardım: “Herhangi bir kaza ya da yaşamı tehlikeye düşüren bir durumda sağlık görevlilerinin tıbbi yardımı sağlanıncaya kadar hayatın kurtarılması ya da durumun daha kötüye gitmesini önleyebilmek amacıyla olay yerinde, tıbbi araç gereç aranmaksızın mevcut araç ve gereçlerle yapılan ilaçsız uygulamalar” şeklinde gerçekleşen müdahalelerdir. “Acil sağlık hizmetleri konusunda özel eğitim görmüş ekipler tarafından, tıbbi araç ve gereç desteği ile olay yerinde ve hastaneye nakil sırasında” yapılan müdahaleler “acil yardım” sayılır. Hastaneler ile diğer sağlık kurum ve kuruluşlarında acil tıbbi tedaviye ihtiyacı olanlara sunulan hizmetlerin bütünü “acil tedavi” şeklinde karşılanmaktadır.
Sosyal Güvenlik Kurumu’ndan sağlık hizmeti sağlananlar
SGK sağlık yardımlarından yararlandırılan kişilerin, acil hallerde Sosyal Güvenlik Kurumu (SGK) ile sözleşmesi olup olmadığına bakılmaksızın sağlık hizmeti sunucularından aldıkları sağlık hizmeti bedelleri karşılanmaktadır. Sözleşmesiz sağlık kurum veya kuruluşuna acil haller nedeniyle müracaatı sonucu oluşan sağlık giderleri; acil tıbbi müdahale yapılmasını zorunlu kılan durumun müdahaleyi yapan hekim tarafından imzalanmış bir belge ile belgelendirilmesi ve SGK’ca kabul edilmesi şartıyla karşılanır. Sözleşmesiz sağlık hizmeti sunucusu tarafından yapılan sevklerdeki yol gideri, gündelik ve refakatçi giderlerinin ödenebilmesi için sevkin, acil hal nedeniyle yapıldığının SGK’ca kabul edilmesi gereklidir.
Sağlık kurum ve kuruluşları, SGK sağlık yardımlarından yararlandırılan kişilerin müracaatı aşamasında nüfus cüzdanı, sürücü belgesi, evlenme cüzdanı, pasaport veya verilmiş ise Kurum sağlık kartı belgelerinden biri ile kimlik tesbiti yapmaktadır. Oysa, acil hallerde, acil halin sona ermesinden sonra kimlik tesbiti yapılması gerekmektedir.
2010 yılı Sağlık Uygulama Tebliği ile acil sağlık hizmeti kapsamı genişletilerek, acil servislerde sunulan hizmet yerine kapsam acil hal olarak belirlenmiştir. Acil hal: Ani gelişen hastalık, kaza, yaralanma ve benzeri durumlarda olayın meydana gelmesini takip eden ilk 24 saat içinde tıbbi müdahale gerektiren durumlar ile ivedilikle tıbbi müdahale yapılmadığı veya başka bir sağlık kuruluşuna nakli halinde hayatın ve/veya sağlık bütünlüğünün kaybedilme riskinin doğacağı kabul edilen durumlardır. Bu nedenle sağlanan sağlık hizmetleri acil sağlık hizmeti olarak kabul edilmektedir. Acil halin varlığı durumunda sağlık hizmet sunucuları ilave ücret talep edemezler.
Sağlık hizmet sunucularının sorumluluğu
Kamu ve özel tüm sağlık tesisleri ve kuruluşları kendilerine başvuran veya ambulans ve sevkle getirilen tüm acil vakaları sağlık güvencesi ve ödeme gücü olup olmadığına bakmaksızın kabul etmek, acil ambulansları tarafından getirilecek vakalar için acil servislerini hazırlamak, ilk değerlendirme ve gerekli tıbbi müdahaleyi yapmak ve stabilizasyonu sağlamakla yükümlüdür.
Acil servislere müracaat eden ancak herhangi bir nedenle geçerli kimlik belgesi, sağlık karnesi veya hasta sevk evrakı ibraz edemeyen hastaların kimlik bilgilerinin ve adresinin belirlenmesi, hasta ve yakınlarının bilgilendirilmesi amacıyla Hasta Bilgilendirme Formu doldurulması gerekmektedir. Bu hastalardan hiçbir surette senet veya taahhütname alınamaz.
Başınızdan ani bir rahatsızlık geçti, gittiğiniz hastanenin acil servisi sizi kabul etmedi veya ambulansta bekletti, yasal haklarınız neler? Sağlık tesisleri için Sağlık Bakanlığı İl Müdürlüğü Sevk Değerlendirme ve Denetleme Komisyonu’na durumu bildirmeniz halinde konu hakkında inceleme yürütülecek sonra gerekirse idari soruşturma başlatılacaktır.
Trafik kazalarında sigortalıların sorunu devam ediyor
Karayolları Trafik Kanunu’na göre, SGK (SSK, Bağ-Kur, Emekli Sandığı) sağlık yardımlarından yararlananlardan trafik kazası geçirmiş kişiler için, üniversitelere bağlı hastaneler ve diğer bütün resmî ve özel sağlık kurum ve kuruluşlarının, acil olarak kendilerine verilen hizmetlerin bedelinin tamamını yükümlü sigorta şirketlerinden tahsil etmeleri gerekiyordu. Ama 22 yıl önceki trafik kazası bedellerinin, o dönemin sosyal güvenlik kurumları tarafından ödendiği 2009 yılında anlaşılınca, yapılan bütün ödemler sigortalılardan istendi. Sayıştay Başkanlığı, Hazine Müsteşarlığı, Sağlık Bakanlığı, SGK arasında çözülmesi gereken sorun sigortalıya yansıtılarak soruna toplumsal boyut kazandırıldı.
Aslında ortada hukuksal boşluk var. Ödenmesi istenen dönem içerisinde, yapılan ödemeler, yürürlülükten kaldırılmamış sosyal güvenlik yasalarına göre yapılmıştır. Aynı konuda iki yasanın çatışması halinde hangi yasanın uygulanacağı konusunun yargısal kararlarla aydınlatılmasını beklemeden, yasal bir düzenleme ile toplumsal sorun çözülebilir. Prof. Dr. Tevfik Özlü’nün dile getirdiği, trafik kazaları sağlık giderlerinin SGK tarafından ödenmesi, vatandaşın yararına olabilecek en gerçekçi çözüm. SGK daha sonrasında ödeme işlemlerini özel sigorta şirketlerinden takip edebilir.
Kaynak:Erdem 5.4.10