Cebimizden çıkan paralarla oluşan devlet veya kamu kaynaklarını “gelir” boyutunda, o da vergiden yakınma şeklinde, konuşuruz da, harcama boyutu kimsenin merakını, ilgisini çekmez. TBMM’de bile anayasal yetki içindeki kesin hesap kanun tasarılarına ne iktidarlar ne muhalefet partileri gereken önemi ve özeni gösterirler. Oysa, kamu kaynaklarını “harcama yönetimi” gelir yönetiminden daha önemli. Bütçe disiplini gelirden çok harcama faktörüne bağlı.
Bu çerçevede, yakın zamana kadar devletin “gelir” denetimi maliye müfettişlerine, hesap uzmanlarına, vergi denetçilerine; “harcama” denetimi ise 1936 yılından beri Maliye Bakanlığı Muhasebat Kontrolörlerine emanetti.
Ancak, AKP iktidarı döneminde 2003 yılında çıkarılan, 2005 yılında yürürlüğe giren Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol Kanunu (KMYKK) bu alanda bir dönüm noktası oldu ve yerleşik merkezi kamu denetim mekanizmalarının tasfiye ve dönüşüm süreci başladı.
Bu süreçte, önce 1927 yılında itibaren Türkiye’de harcama yönetiminin temel hukuk ve icra dayanağı olan 1050 sayılı Muhasebe-i Umumiye Kanunu uygulamadan kaldırıldı. Yerine konulan KMYKK ise öngörülen bazı kurumsal yapıların oluşturulamaması, ihmaller ve uygulama sorunları yüzünden harcama denetimi boyutunda yeterli ve etkili olamadı.
İsraf edilen birikim
KMYKK öncesinde kamu kurum ve kuruluşlarınca yapılan harcamaları Maliye Bakanlığı adına mevzuata uygunluk açısından yatay ve dikey “dış denetime” tabi tutan Muhasebat Kontrolörleri, kamuda dış denetim yetkisinin tümüyle ve sadece Sayıştay’a devredilmesi üzerine işlev kaybına uğradılar. Maliye Bakanlığı’nın bu birikimli ve tecrübeli biriminin uzmanları denetim yapılarındaki değişikliklerin bu tür sorunlar doğuracağını daha başlangıçta gördüler ve akılcı çözüm için hükümet düzeyinde yetkilileri, TBMM düzeyinde de iktidar ve muhalefet kanatlarını uyardılar, çaba gösterdiler.
Muhasebat Kontrolörlerinin önerdiği çözüm, Maliye Bakanlığı bünyesindeki bu denetim biriminin, kamu harcamalarının “dış denetiminde” tek yetkili kurum kılınan Sayıştay’a devredilmesi. 2010 yılında Sayıştay Kanunu Tasarısı TBMM’de görüşülürken komisyon ve genel kurul aşamalarında iktidar ile muhalefete mensup vekilleri tasarıya madde ilavesi konusunda ikna ettiler. Ancak, Maliye Bakanlığı üst yönetimi karşı çıktı, düzenleme yapılamadı.
Başbakan ve Hükümete mektup
Kontrolörler bütün bunlara rağmen denetim işlevlerini KMYKK kapsamında da yerine getiriyorlar. Ancak, birim olarak Sayıştay’a devredilmeleri konusunda ısrarlılar. Bu önerilerini Muhasebat Başkontrolörü Feyzullah Budak’ın “Başbakan ve Hükümete Açık Mektup” olarak yazdığı “Mevcut Mali Yapıda Muhasebat Kontrolörlerinin Olması Gereken Yer Sayıştay’dır” başlıklı yazısı ile tekrarladılar. Budak’ın bize de ulaştırdığı açık mektup, Türkiye kamu mali denetim sistemindeki köklü dönüşümün kapsamlı bir analizi niteliğinde. Sistemin içinden gelen bir uzman olarak Budak’ın dikkate alınması gereken tespitleri var. Bunların başında kontrolörlerin Sayıştay’a devrine Bakanlık yönetiminin karşı çıkması eleştiriliyor.
Muhasebat kontrolörlerinin temsil ettiği uzmanlık birikim ve tecrübelerinin Sayıştay’a aktarılması ile bu kurumun da güçleneceği, denetim işlevinin daha yetkin hale geleceği ayrıntılı gerekçeleriyle birlikte, vurgulanıyor ki, mantıken doğru.
Ve açık mektup şu paragrafla sona eriyor: “Bu rasyonalitenin gerçekleşmesi önündeki tek engel Maliye Bakanlığı bürokrasisinin ‘gerekirse verimsiz bir zeminde kullanmak pahasına’ elindeki yetişmiş insan kaynağını kamu için çok daha yararlı kullanılacağı başka bir alana vermeme tercihidir. Ancak, vergi denetimini bir çatı altında toplamak için asırlık teftiş kurullarını kapatabilen siyasi iradenin bu dayanaksız tercih karşısında suskun kalmaması ümit edilir.” Bakalım, ümit gerçeğe dönüşecek mi?