Muhasebe Rehberi Vergi Rehberi

Fazla ve yersiz alınan vergilerin alınmasında faiz uygulaması-2

Vergi Usul Yasası’nın ‘Vergilendirme’ başlıklı birinci kitabının ‘Vergi Alacağının Kalkması’ ile ilgili hükümlerini içeren altıncı kısmında yer alan 112’nci maddesinde ‘Özel Ödeme Zamanları’ belirlenmiştir. Bu maddede vergi mükellefleri için bazı yükümlülükler dolayısıyla vergi idaresi lehine özel nitelikte düzenlemelere yer verilmiştir.
Söz konusu maddenin ilk iki fıkrasında vergi idaresine özel nitelikli vergi ödeme zamanları belirlenmiş olup üçüncü fıkrada yasal süresi içinde (vadesinde) tahsilatı yapılamayan vergilerde Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkındaki Yasa’da tespit edilen oranda gecikme zammı uygulanacağı, dördüncü fıkrasında ise fazla veya yersiz olarak tahsil edilen ve vergi yasaları gereği mükellefe iadesi gereken vergilere, mükellefin belge ve bilgi temininden sonraki üç ay içinde iade yapılamaması halinde üç aylık sürenin sonundan itibaren ‘tecil’ faizi oranında faiz ödeneceği, beşinci fıkrada da ihtiyati kayıtla beyan edilip ödendikten sonra yargı kararı ile iade edilip yine yargı kararı uyarınca tahsili gereken vergilere iade tarihinden itibaren tecil faizi oranında gecikme faizi ödeneceği hususları hükme bağlanmıştır.
Vegi Usul Yasası’nın 112’nci maddesinin dördüncü fıkrasında, idarelerin vergi alacaklarının vadesinde ödenmemesi halinde vade tarihinden itibaren gecikme faizi (veya gecikme zammı) oranında bir zam uygulanarak ödenmesi öngörülürken, mükelleflerden haksız ve yersiz olarak tahsil edilen vergilerin iadesinde ise ‘mükellefin belge ve bilgi temininden’ sonraki üç ay içinde iade edilmemesi halinde üç aydan sonraki süre için tecil faizi oranında faiz ödenebileceği hususu hükme bağlanmıştır.
Yasa maddesi içerisinde yer alan ‘mükellef tarafından tamamlanması gereken bilgi ve belgelerin’ neler olduğu hususu ise tamamen idarenin takdirine bırakılmış olup, bu husus özellikle yapılacak iadeleri geciktiren bir unsur olarak uygulamada mükelleflerin karşısına çıkmıştır.
Ayrıca Vergi Usul Yasası’nın 112’nci maddesinin dördüncü fıkrası uyarınca mükellefin vadesinde ödemediği vergi borcuna, vade bitiminden itibaren uygulanan faiz oranı ile mükellefe yapılacak vergi iadesinde ortaya çıkacak gecikmede farklı vade ile farklı faiz uygulanması söz konusu olmaktadır. Bu durum uygulamada haksız ve yersiz vergi ödeyenlerin söz konusu vergileri geri alırken haksızlığa uğramalarına, daha açıkçası değer kaybına neden olmaktadır.
Olay, Anayasa Mahkemesi tarafından incelenerek 10 Şubat 2011 gün ve E.2008/58, K. 2011/37 sayılı kararla Anayasa’ya aykırı bulunmuş ve Vergi Usul Yasası’nın 112’nci maddesinin dördüncü fıkrası 14 Mayıs 2011 tarihinden başlayarak bir yıl sonra yürürlüğe girmek üzere iptal edilmiştir.
Gerçekte vatandaşın haksız yere ödediği vergiyi ya da borçlanarak ya da bazı gereksinimlerini kısarak veya vazgeçerek ödediği ve belli bir zaman devletin kasasında haksız olarak tutulduğu hususunun yargı kararı ile saptanması halinde aynen devlete ödenen vergi gibi vatandaşa yoksun kaldığı dönemler için aynı oranda ve miktarda ödeme yapılması, mülkiyet hakkının korunması açısında önem arzetmektedir.
Vergi, devletin vatandaşlarından kamu gücüne dayalı ve karşılıksız arz ettiği bir bedel olsa da, idarece yapılmış olan vergi tahsilatının fazla veya yersiz olduğu tespit edildikten sonra bu tahsilat mükellefler için bir ‘alacak’ haline gelmektedir. Bu bağlamda da alacak hakkı, mülkiyet hakkı kapsamında kişilerin temel haklarındandır. Dolayısıyla kişiler yanlış veya yersiz tahsilatı nedeniyle belli bir süre mülkiyetlerinde olması gereken bir meblağdan kullanma, tasarruf etme ve harcama şeklinde yararlanma imkanından mahrum kalmaktadırlar. Bu süre zarfında enflasyon nedeniyle paranın değerinde oluşan aşınma ile mülkiyetin gerçek değeri azaldığı gibi bu mülkiyetin tasarruf veya yatırım aracı olarak getirisinden yararlanmak da mümkün olamamaktadır. Bu şekilde kişiler mülkiyet haklarından mahrum edilerek haksızlığa uğratılmaktadırlar.
Anayasa Mahkemesi’nin söz konusu iptal kararına konu olan hükme göre devlet fazla veya yersiz yapılmış tahsilatlar ile hazinesinde tuttuğu meblağı kişilere iade ederken, üzerinden uzun zaman geçmiş olsa bile talep tarihinden itibaren üç ay sonra başlamak üzere işleyecek faizi ödemektedir. Bu durumda da söz konusu düzenleme ile elde edilen kamu yararı, kamu için öncelikli, genel menfaatleri koruyan, kamu hizmetlerinin sürdürülmesi için zorunlu bir durum arzetmemekte, sadece devlete başkasının mülkü üzerinden sebepsiz ve karşılıksız bir biçimde tasarruf etme hakkı vermektedir. (Anayasa Mahkemesi’nin söz konusu karar gerekçesi, 14 Mayıs 2011 gün ve 27934 sayılı Resmi Gazete)

Veysi SEVİĞ/İTO GAZETESİ/3.6.2011

Paylaşabilirsiniz

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir