Sosyal güvenlik reformu kapsamında sosyal sigorta sistemimiz tek çatıda toplandı ve büyük ölçüde uygulama birliği sağlandı. Ancak aynı derleme ve toparlama sosyal güvenliğin primsiz ödemeler ayağında yani sosyal yardımlarda yapılamadı. Bundan altı yıl önce hazırlanmış olan Primsiz Ödemeler Kanunu Tasarısı hâlâ taslak olarak duruyor. Şu halde seçime giden partilerin, mevcut sosyal politikaların yumuşak karnı olan sosyal yardımlar konusuna çalışması kadar doğal bir durum olamaz.
Öte yandan sosyal yardımların yumuşak karın olması, buna yönelik alternatif çalışmaları geçerlilik ve tutarlılık testine tabi tutmamıza da engel değil. Nitekim bu konudaki en somut çalışma Sayın Kılıçdaroğlu liderliğindeki CHP tarafından yapıldı ve Aile Sigortası Projesi olarak kamuoyuyla paylaşıldı.
Projeyle ilgili değerlendirmeleri ikiye ayırırsak, ya ‘At çöpe gitsin‘ ya da ‘Olağanüstü bir fikir‘ yaklaşımının sergilendiğini görüyoruz. Oysa proje, tamamıyla teknik bir konu ve sosyal güvenlik tekniği açısından soğukkanlı bir şekilde eleştirilmeli.
Kısaca Aile Sigortası
Aile sigortası, bir ülkedeki her aile için asgari yaşam koşullarını sağlayacak bir gelir transferi anlamına geliyor. Bu minimum gelir transferi istisnasız her aileye (universal) yapılabildiği gibi, belirli bir yoksulluk seviyesinin altına da (selective) yapılabiliyor. CHP tarafından gündeme getirilen proje, ikinci modeli esas alıyor. Yani belirlenen kriterlere uygun ailelere asgari gelir transferi yapılacak.
Bu kısa girizgâhtan sonra gelelim bugünkü Türkiye gerçeklerinden hareketle aile sigortası projesine ilişkin sorularımıza.
1. Hangi kriterlere göre kimlere yardım yapılacak?
Projeyle ilgili en temel çekincem, yoksulluk kriterlerinin nasıl belirleneceği ve ölçümün nasıl yapılacağı yönünde. Malum, ülkemizde hâlâ %43 düzeyinde bir kayıt dışı istihdam var. Bu oran tarım sektöründe tam olarak %85,5 düzeyinde. Ortalamada, çalışan her iki kişiden nerdeyse birisi kayıt dışı çalışıyor. Yani aslında bir gelir elde ediyor ama bundan devletin haberi yok. Peki bu ortamda gelir düzeyi sorgulamasını neye göre ve nasıl yapacaksınız? Gerçekten kimin yoksul olduğunu nasıl tespit edeceksiniz?
2. Hangi kaynakla?
Aile sigortası projesi ilk açıklandığında, ilk sorulan soru ‘kaynağı nereden bulacaksınız’ sorusuydu. Ben bu soruyu ikinci planda tutuyorum. Bir siyasi irade herhangi bir icraat için kaynak bulmak istiyorsa, bütçe tercihlerini değiştirerek bunu yapabilir. Ancak bahsettiğimiz kaynak, hesabı yapan kişiye göre değişmekle birlikte yıllık 13 milyardan 40 milyara kadar uzanan bir meblağ.
En düşük tutarı esas alsak bile bütçe içerisinde çok radikal tercih değişiklikleri gerekiyor. Eğitim, sağlık, adalet ve altyapı gibi sosyal harcamalardan kısarak sosyal politika üretilemeyeceğini de belirtelim.
3. Kayıt dışı istihdam ve işsizlikle nasıl bağdaştırılacak?
Birinci sorumda yer verdiğim üzere, %43 gibi yüksek kayıt dışı istihdam söz konusuyken sağlıklı bir sosyal yardım sisteminin kurulması muhal görünüyor. Bu oranın en azından %15’ler seviyesine çekilmesi lazım. Ancak %11’lerde seyreden işsizlik ortamında, kayıt dışı istihdamla sert mücadele de mümkün değil. Şu halde Aile Sigortası Projesi’nin, bu iki yapısal sorunla nasıl bağdaştırılacağının açıklanması gerekiyor. Şahsen CHP’nin seçim dokümanlarında kayıt dışı istihdamla ilgili sadece bir cümleye rastladığımı ifade etmeliyim.
4. Hangi vadede?
İlk üç soruda yer verdiğim problemler, çözülmesi mümkün olmayan ve ilânihaye sürecek sorunlar değil. İstihdam, sosyal politika ve yatırımlar arasında kurulacak bir eşgüdümle orta vadede çözüm üretilebilir. Fakat bana göre en kısa vade yine 5-10 yıl aralığıdır. Ülkemizde her siyasi partinin vatandaştan 4 yıllığına yetki istediğini dikkate alırsak, aile sigortası sisteminin bir döneme sığmayacağını rahatlıkla söyleyebilirim. Şu halde projenin bir daha gözden geçirilerek, en azından hangi vadede hayata geçirileceği konusunda bir deklarasyon gerekiyor.
Saadettin ORHAN/Bugün/21.3.2011