Merhaba sevgili okuyucular, işçi kendisinin ve ailesinin geleceğinden emin olabilmek, dolaysıyla hayatını idame ettirecek kazancı elde edebilmek için işinden keyfî olarak çıkarılmamayı arzular. Geliri sadece ücrete dayanan işçi için işten çıkarılmak ciddi bir sorundur. Bu sebeple İş Kanunu’nda işçinin keyfî olarak işten çıkarılmasının önlenmesi için bazı şartlarda bazı önlemler oluşturulmuş ve bu şekilde işten çıkaracağı işçisi için işverenin geçerli veya haklı bir neden öne sürmesi gerekli kılınmıştır. Ancak iş güvencesi kanunda yer almasına rağmen “mutlak” bir hak değildir. İşveren, mahkemelerin belirleyeceği tazminatlar da dâhil olmak üzere işçinin tüm tazminatlarını ödeyerek işçisini her zaman işten çıkarabilir.
İş güvencesinin kapsamı
1- İşyerinde otuz veya daha fazla işçi çalıştırılması: İş Kanunu’na bakıldığında öncelikle işyerinde “otuz veya daha fazla işçi çalıştırılması” şartı görülmektedir. Bu şart açısından daha aşağıda “işverenin aynı işkolunda birden fazla işyerinin bulunması halinde, işyerinde çalışan işçi sayısı, bu işyerlerinde çalışan toplam işçi sayısına göre belirlenir” açıklaması yapılmaktadır. Aynı işverene ait olması şartıyla bir mekân, şehir vb. sınırlama getirilmemekte, ancak “aynı işkolunda olma” şartı getirilmektedir. Örneğin; banka şubelerinde otuz işçiden az kişi çalışmaktadır, ancak tüm Türkiye’deki şubeler dikkate alındığında bankada çalışan işçi sayısı otuzu geçmekte ve çalışanlar iş güvencesi kapsamına girmektedir.
2- İşçinin en az altı aylık kıdemi olmalı: Kanunda, en az altı aylık kıdemi olan işçilerin iş güvencesi kapsamında olacağı belirtilmiştir. İşçinin altı aylık kıdeminde, aynı işverenin bir veya değişik işyerlerinde geçen süreler birleştirilerek hesap edilir. İşçi aynı işverenin işyerlerinde aralıklarla çalışmış olsa dahi bu süreler birleştirilecektir. Bu konuda yasada, söz konusu işyerlerinin “aynı işkolunda olması” gibi bir hüküm getirilmemiştir. Ayrıca bu duruma ek olarak altı aylık kıdem hesabında kanunun “Çalışma Süresinden Sayılan Haller”deki süreler dikkate alınır. Zaman zaman işçiler kendilerinin haberi olmadan işveren tarafından aynı gün girdi-çıktı yapıldıklarından, dolayısıyla hak kaybına uğrayacaklarından yakınmaktadırlar. Böyle durumlarda işçilerin kıdem açısından herhangi bir kayıpları söz konusu olmaktadır.
3- Belirsiz süreli iş sözleşmesi: İş sözleşmesinin türü açısından ise sözleşmenin “belirsiz süreli” olması kuralı getirilmiştir. Bu durumda “belirli süreli” iş sözleşmesi ile çalışanlar iş güvencesinin kapsamı dışında tutulmuştur. Ancak belirli süreli iş sözleşmesi imzalayanlar için kanundaki; “belirli süreli iş sözleşmesi, esaslı bir neden olmadıkça, birden fazla üst üste (zincirleme) yapılamaz. Aksi halde iş sözleşmesi başlangıçtan itibaren belirsiz süreli kabul edilir” denerek belirli iş sözleşmelerinde de dolaylı iş güvencesi gözetilmek istenmiştir.
Ancak hemen belirtmeliyim ki; yukarıda şartlar sağlansa bile iş güvencesi işveren vekilleri için istisnadır. Bununla ilgili İş Kanunu’nda; “işletmenin bütününü sevk ve idare eden işveren vekili ve yardımcıları ile işyerinin bütünün sevk ve idare eden ve işçiyi işe alma ve işten çıkarma yetkisi bulunan işveren vekilleri hakkında bu madde, 19 ve 21. maddeler ile 25. maddenin son fıkrası uygulanmaz” denmektedir.
Görüldüğü üzere iş güvencesi ile ilgili işyeri, işçi ve işle ilgili üç kriterin aynı anda sağlanmış olması gerekir. Bu sebeple; “otuz işçi”, “altı aylık kıdem” ve “belirsiz süreli iş sözleşmesi” şartlarından birisinin olmaması durumunda işçi iş güvencesine ilişkin haklardan yararlanamaz.
Bir yıldız daha emekliye ayrıldı…
İstanbul Unkapanı’da bulunan ve tüm Türkiye’deki emeklilik işlemlerinin dörtte birini gerçekleştiren, eski adı SSK İhtiyarlık Müdürlüğü olan Unkapanı SGM’nin 1971’deki ilk kuruluşunda yer alan ve uzun yıllar burada müdürlük yaptıktan sonra Sosyal Güvenlik Kurumu İstanbul İl Müdürlüğü’nün kurulmasıyla SGK İl Müdür Yardımcılığı görevine atanan ve iki yıldır bu görevi yürüten sevgili müdürüm, değerli büyüğüm Çetin Zorlu; 25 haziran tarihinde 39 yıllık meslek hayatını noktalayarak emekliye ayrıldı. Kendisi onuruna SGK İstanbul İl Müdürü Mustafa Kuruca tarafından Mihrabat Korusu’nda verilen yemekte, hayli duygulu konuşma yapan Çetin Zorlu’ya yeni hayatında sağlık ve mutluluklar diliyorum.
Okurlara Cevap…
Soru:1970 doğumluyum. Bağ-Kur’lu olmadan özürlüydüm. Özürüm şu anda devam ediyor. Yani doğuştan yüzde 40 ile yüzde 50 arası özürüm var. 15 yıldır Bağ-Kur primi yatırıyorum. Doğuştan özürlü olduğum için malulen emekli olamıyorum. Başka nasıl emekli olabilirim? (Emin Balcin Bitlis/Hizan)
Cevap: Malulen değil, 18 yıl sigortalılık süresi ve 4680 gün ile özürlü statüsünde emekli olabilirsiniz. Sizin gün probleminiz yok, sadece emeklilik müracaatı için üç yıl daha beklemeniz gerekiyor.
Kaynak:Ramazan ÇANAKKALELİ/Taraf/27.6.10